AkademikBildiriler

TUHAF İKİLİ OYUNUNDA CİNSİYET STATUSU

                                           Tuhaf İkili Oyununda Cinsiyet Statusu

 

Mehmet Sabri Şenol

                            Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir, Türkiye, [email protected]

 

Özet: Toplumsal yapı, çeşitli alanlara ait binlerce statustan oluşur. Bu yapı, toplum halinde yaşayan insanın algılanabilmesinin ve bireylerarası iletişimin temel şartlarından biridir.  Bu statuslar hak, ayrıcalık ve yükümlülükler bakımından kültürel farklar göstermekle birlikte, birtakım biyolojik faktörleri dayanak noktaları olarak kullandıklarından ve tam da bu noktalardan başlayarak kültürleşmiş olduklarından, çoğu zaman birtakım fiziki dayanak noktaları esas alınarak tanımlanmaktadırlar. Bu tanımlama, fiziki veya biyolojik bir temelden gelen verilmiş status ve rollerin hiç kuşkusuz en önemlilerinden biri olan cinsiyet statusunu öne çıkarmaktadır.  Çok daha belirgin bir biyolojik temele dayanan cinsiyet statusları, bir takım kültürel kalıplaşmalarla şekillenirken, bazı verilmiş status ve roller de doğrudan doğruya kültürel normlar veya beklentiler tarafından empoze edildiklerinden, bu status ve rollerin dışına çıkmak, bir diğer statusun davranış formlarını kendinde barındırmak ya da sonradan edinmek yadırgatıcı olabilmekte, bireylerarası iletişimin dengesini sarsabilmekte ve bir tarafıyla da çatışma sanatı olan tiyatronun merkezine denk düşebilmektedir. Neil Simon’un Tuhaf İkili (The Odd Couple) oyunu sevimli albenisini tam da bu iletişim/algılama sorunsalından alır.  Oyunun ana ilerleyişi, poker oyunu ile merkezileştirilmiş bir sahnede ortasınıf Amerikan toplumunun göz önüne serilmesi, evlilik kurumu ve kadın dünyası ile bu dünyanın bir erkek karakter üzerinde yapılandırılmasına dayanır. Ev içi gibi sınırlı bir alanda iki zıt karakterin doğal olarak gelişmek durumunda olan ilişkilerinin hikayesi olan Tuhaf İkili oyununda eksen karakter Felix, kendi statusundan beklenen davranış formlarının dışına çıkıp, diğer cinsin davranış formlarını sergileyerek ataerkil toplum yapısının bireye dayattığı geleneksel konumlanma / iletişim ve davranış biçimlerini yıkar; durumlarla yaratılan komiğin merkezine beklentinin boşa çıkmasından doğan kahkaha,  sorunlu iletişim biçimleri ve kaos oturur.

 

Anahtar Kelimeler: Neil Simon, Tuhaf İkili, İletişim, Status, Toplumsal Cinsiyet

 

Giriş:

Toplum içerisinde birey her an belirli bir yer işgal etmektedir.  Belli bir zaman süresi içerisinde işgal edilmiş olan bu yere sosyoloji ve sosyal psikoloji dilinde bireyin status’u, yani yeri, pozisyonu, mevkii denir. (Adler, 1995, 5-6 ) Bir bütün olarak ele alındığında görülür ki toplumsal yapı çeşitli alanlara ait binlerce statustan oluşur ve bu statuslar yaş-cinsiyet esasına, aile- akrabalık esasına, mesleklere, bağlı olunan ya da üyesi bulunulan dernek veya klüplere göre şekil alırlar. Sosyolojideki sosyal yapı veya sosyal sistemi meydana getiren bu statuslara bağlanmış olan rol davranışlarının tümü, çeşitli dayanak noktaları etrafında çevrelenmiş, kalıplaşmış, kurumlaşmış bir ilişkiler ağına denk düşer ve bu ağ bireylerin davranışlarını önceden kestirmeye imkan verir.  Bu yapı, toplum halinde yaşayan insanın iletişim kurarken algılanabilmesinin de temel şartlarından biridir.  Toplumun, bireyin önüne koymuş olduğu status ve roller ya verilmiştir ya da kazanılmıştır.  Verilmiş olan status ve roller, bireyin kontrolünün dışında bırakılmış ve yarışmaya açık bulundurulmamıştır.  Bu status ve roller, hak, ayrıcalık ve yükümlülükler bakımından kültürel farklar göstermekle birlikte, birtakım biyolojik faktörleri dayanak noktaları olarak kullandıklarından ve tam da bu noktalardan başlayarak kültürleşmiş olduklarından, çoğu zaman birtakım fizik dayanak noktaları esas alınarak tanımlanmaktadırlar.  Bu tanımlama, fiziki veya biyolojik bir temelden gelen verilmiş status ve rollerin hiç kuşkusuz en önemlilerinden biri olan cinsiyet statusunu öne çıkarmaktadır.  Çok daha belirgin bir biyolojik temele dayanan cinsiyet statusları, bir takım kültürel kalıplaşmalarla şekillenirken, bazı verilmiş status ve roller de doğrudan doğruya kültürel normlar veya beklentiler tarafından empoze edildiklerinden, bu status ve rollerin dışına çıkmak, bir diğer statusun davranış formlarını kendinde barındırmak ya da sonradan edinmek yadırgatıcı olabilmekte, bireyler arası iletişim sırasında sorun olabilmekte, kimi zaman da bünyesinde barındırdığı çelişkiden dolayı gülünç olanın merkezine denk düşebilmektedir.

Neil Simon’un Tuhaf İkiliThe Odd Couple( Simon, 1986) oyunu sevimli albenisini tam da buradan almaktadır. Orta sınıf Amerikan yaşam tarzı ve değerleri konusundaki komedileriyle 20.yüzyılın en ünlü yazarlarından biri olarak kabul edilen Neil Simon’un oyunları, genelde ev içi problemlerle ilgilidir. Oyunlarında orta sınıf insanların gündelik sorunlarını, iletişimsel problemlerini, yaşamda karşılaştıkları ikilemleri anlatırken, bireye sosyal ilişkiler içinde kalmayı seçmesini önerir.  Oyunlarındaki komedi öğesi, kişilerin içinde bulundukları durumlara olan uyumsuzluklarından kaynaklanır.  Duru, gözleme dayalı bir tarzı vardır ve derin insancıl gözlemlerini esprili bir anlatımla verir.  Simon’un eserlerinde, sahneden seyirciye yansıyan insan sıcaklığı, komedyanın özeleştiri mekanizmasını işletir ve komediyle arınma gelir.

Oyunun ana ilerleyişi, poker oyunu ile merkezileştirilmiş bir sahnede, orta sınıf Amerikan toplumu ve bireyler arasındaki iletişim formlarının göz önüne serilmesi, evlilik kurumu ve kadın dünyası ile bu dünyanın bir erkek karakter üzerinde yapılandırılmasına dayandırılmıştır. Özellikle Hollywood’un vazgeçemediği temalardan biri olan iki benzemez karakterin klostrofobik bir ortamda bir araya gelmesi sonucunda ortaya çıkan iletişimsel kakafoni, Tuhaf İkili oyununun odaklandığı merkezdir. Böylesi bir durumda, bu iki zıt karakterin doğal olarak gelişmek durumunda olan ilişkilerinin hikayesi olan oyunda eksen karakter Felix, kendi statusundan beklenenden farklı davranıp, diğer cinsin davranış formlarını sergileyerek ataerkil toplum yapısının bireye dayattığı geleneksel statusu yıkar ve böylelikle durumlarla yaratılan komiğin merkezine beklentinin boşa çıkmasından doğan kahkaha oturur.

Oyunun ilk bölümü yer, mekan ve karakterlerin tanıtıldığı bir serimle başlar.    Murray, Roy, Speed, Vinnie, Felix ve Oscar haftada bir gün poker oynamak ve erkek erkeğe eğlenmek için bir araya gelmektedirler.  Oyun sıcak bir Cuma gecesinde, Oscar Madison’un nehir kenarındaki güzel manzaralı, gayet geniş ve zevkli eşyalarla döşenmiş, bir gökdelenin 12.katındaki dairesinde geçer. Simon, oyunu bir apartman dairesinde geçirmekle komedinin şiddetle ihtiyaç duyduğu konsantrasyon ve bütünlüğü sağlar.  Böylesi bir mekan seçimi yazara vurgularını güçlü bir şekilde yapma olanağı verirken, aynı zamanda seyircinin dikkati tek merkezde odaklanır. Simon’un mekan olarak içinde orta sınıf insanların devindiği bir gökdelenin 12. katını seçmesi, Amerikan kapitalizminin maddeci değerlerinin ironik bir sembolü olarak değerlendirilebilir.  Bu mekan içerisinde, bir poker masası etrafında bir araya getirdiği bir polis, bir mali danışman ve bir spor yazarı ile New York dendiğinde ilk akla gelen suç, para, spor gibi olguları göstergeleştirdiği yorumuna da gidilebilir.  Poker masası başındaki bu dört kişi, Amerikan kapitalizmi ve materyale dayalı değer anlayışının yarattığı orta sınıf Amerikan yaşam tarzının birer prototipi gibidir. Anılan değer anlayışının gündelik hayata yansımasıyla, bireylerde iletişimsel ilgilerde yabancılaşma, sorumsuzluk, fırsatçılık, bencillik ve boşluk ortaya çıkmış; bireyler tükenmiş, hayatını iyi kurgulayamayan, gündelik hayatın içinde tökezleyen ve sistemin kendisine lütfettiği kısıtlı imkanlar bağlamında yaşamaya çalışan, zincirlerine bağımlı, sevgisiz insanlar haline dönüşmüştür.

Bir gazetede spor yazarlığı yapmakta olan Oscar Madison, 43 yaşında, aşırı içki ve sigara kullanan, tembel, pasaklı, rahat, vurdumduymaz bir adamdır.  Eşinden boşanmış olan Oscar’ın Brucey adında bir oğlu vardır ve karısına nafaka ödemek zorundadır.  O Cuma gecesi de her zamanki ekip toplanmış poker oynamaktadır. Yalnız bir eksikle. İki yıldan beri ilk kez arkadaşları Felix onlara katılmamıştır.  Herhangi bir haber de vermediği için arkadaşları yavaş yavaş meraklanmaya başlamışlardır.  Sigara dumanı dolu odada eşyalar zevkli ve pahalıdır ancak uzun zamandır etrafa kadın eli değmediği bellidir.  Odanın her tarafı kirli tabaklar, çamaşırlar ve kağıtlarla doludur.  İlerleyen saatlerde Murray’ın karısı Mimi arar ve Felix’in kaybolduğunu bildirir.  Felix, karısı Franses ile tartışmış, Franses de onu evden kovmuştur.  Gündüz işe gitmeyen Felix, akşam eve dönmemiştir.  Felix’in nerede olabileceği ile ilgili arkadaşları tarafından yapılan tahminlerin hepsi boşa çıkar.  Çok iyi bir aile babası olan Felix, ne içki içip bir yerde sızmış, ne de bir kadının yumuşak kollarında zamanı unutmuş olabilir.  Geriye tek bir soru kalır.  Birçok defa kendini öldürmeye yeltenip bir türlü başaramayan Felix, acaba bu işi başarmış olabilir mi?  Nitekim Oscar, Felix’in, karısı Franses’e kendini öldüreceği ile ilgili bir not bıraktığını az sonra arkadaşlarına iletir.  Felix, kendini öldüreceğine dair karısına bir telgraf çekmiştir.  Arkadaşları Felix’in nerede olduğunu, kendini nerede öldürmeyi planlayabileceğini tartışırlarken, birden hepsi donakalırlar.  İntihar için en kestirme yol şu anda bulundukları 12.kattaki dairedir.  Kapı çalınır.  Ne yapacaklarını bilemeyen poker grubu en sonunda hiçbir şey olmamış gibi davranmaya karar verir ve sükunetle kapıyı açarlar.  Felix gelir. Erkeklere has bir rahatlığın diyaloglara ve nesne kullanımına yansıdığı oyunun bu bölümünde, erkek dünyasının kadınlardan soyunmuş zamanlardaki arkaik iletişim biçimi, ve eğlence anlayışlarının bir kısmı gösterilerek oyun ilerletilir. Felix ve Oscar’ı seyirciye tanıtma görevini üstlenmekte olan bu grubu Simon, “bir nevi anlatıcı” olarak kullanmaktadır. Uslu, bu grubun, bilginin aktarılıp, bilgeliğin barizleşmesini ve başka yaşamların anlatılmasını sağlayan Antik Yunan Korosu gibi işlev gördüğünü belirtmektedir. (Uslu, 2001, 418)

Oyun dairesel bir yapı izler. Bütün olaylar Felix’in etrafında gelişir.  Oyundaki iki benzemez aynı zamanda kağıt oyunlarının bir trüğü olduğundan ve bilinen söylemle evlilik “bir kumar” olarak nitelendirildiğinden, oyundaki bu iki gönderme Simon’un olguları bir biriyle entegre yeteneğine ve kıvrak zekasına iyi bir örnektir. Felix Ungar, 44 yaşındadır ve bir televizyonda metin yazarı olarak çalışmaktadır. 12 yıllık evli, iki çocuk babası olan Felix, evine, karısına bağlı duyarlı bir erkektir.  Aşırı mükemmeliyetçi, ayrıntıcı, saplantılı, titiz, düzenli, tedarikli, çocuksu ve geveze olan Felix, melankolik, ilgi çekmeyi seven, bencil, oyunbaz, tutumlu, sürekli geçmişiyle yaşayan, vücudu çıtkırıldım, temizlik hastası, huysuz, batıl inançları ve tansiyonu olan bir adamdır.  Bütün bunlara karşılık son derece duygusal bir erkek olan Felix, iyi bir aşçıdır ve elinden her türlü kadın işi gelir. Herkes oyun oynar gibi yaparken, bir yandan da içeri giren Felix’i izler.  Onun bir delilik yapmasını engellemek istiyorlardır.  Felix’in pencereye yanaşıp, dışarıyı izlemesiyle hareket başlar.  Oscar’ın, o sıcak yaz gününde, evin oldukça serin olduğunu bahane edip pencereyi kapatmasıyla başlayan gerilim, Felix’in tuvalete yalnız gitmesini engellemeye çalışmalarına kadar varmıştır.  Mantık doğrudur, öleceğine, utanması daha iyidir.  Felix tuvalete girer. Arkadaşları intihar senaryoları yazarken, Felix içerde ağlamaktadır.  Herkes oyunu bırakır ve tuvaletten çıkan Felix ile ilgilenir.  Felix evliğini anlatır ve ağlar.  Ağlamaktan bitkin bir halde kalınca arkadaşları dinlensin diye onu yalnız bırakırlar.  Herkese iyi geceler dileyip çıkarlar.  Eşinden ayrılmış olan Oscar, Felix’e birlikte yaşamalarını teklif eder. Felix önce reddetse de, sonra kabul eder.

Karakter “insanın davranışlarında beliren tutarlı ruhsal özellikler olarak tanımlanır, belli koşullar altında nasıl davranacağının bilinmesini olanaklı kılar.” (Hançerlioğlu, 1986, 228) Robert Merton’ın deyimiyle söyleyecek olursak karakter; kendi aralarında status ve rol grupları oluşturmak suretiyle belli bir status etrafında çevrelenmiş ve düzenlenmiş rol serileri meydana getirerek, bireylere toplumun beklentilerine uygun davranışlarda bulunma imkanı sağlayan taraflardır. (Akt: Adler, 1999, 26)  Felix’in belli bir status etrafında çevrelenmiş ve düzenlenmiş rol serileri meydana getirmemesi, bu beklentilerin dışında hareket etmesi onun yadırganmasına neden olur.  Çünkü toplum ve Felix’in çevresi, ondan erişkin bir erkek gibi davranmasını, sorunlarını net ve erkeksi çareler üreterek çözmesini beklemektedir.  Felix’in ise kendine dayatılan davranış kalıplarıyla hareket etmesi çok zordur.  Ataerkil toplum yapısının şekillendirdiği erkek tavrıyla uzlaşamaz.  Bu yapı sert ve duygusuzdur.  Oysa Felix, ince duygulu bir adamdır.  Kendini geçerli sosyal ve iletişimsel kodlara göre ayarlayamaz ve duyumsadığı gibi davranır.  Onun bu durumu ilişkilerinde, insanlarla iletişiminde sürekli olarak sorunlar yaşamasına neden olmaktadır.  Bu sorunları çözmekte aciz kalan Felix, sık sık çevresindekilere intihar tehdidi savurarak, sorunların üstesinden ya etrafındakileri korkutarak ya da onların acıma duygularını kullanarak gelmeye çalışmaktadır.  Ataerkil toplum düzeninin ürünü bu grup, Felix ile iletişim kuramayacak, onun acılarını algılayamayacak ve onu yadırgayacaktır. Amerikan kapitalizminin ve ataerkil toplumun ürünü olan bu adamların, tarihsel yapının erkeğe dayattığı duruşun dışına çıkarak kalbinin sesine kulak veren ve çektiği acının şiddetiyle gözyaşı döken Felix’ i anlayabilmeleri, onu kabullenip, ona yardım edebilmeleri pek mümkün değildir.  Yapabilecekleri tek şey; bu üretim hatasının bir an önce kendi yaşam alanlarından gönderilmesidir.  Felix’in ise amaçlarına ulaşmak için bencillik sınırlarını aşmadığı söylenemez.  Onun eleştirilecek en önemli yanlarından birisi, çaresizliğini, acılarını, kederlerini arkadaşlarına taşıması ve bir anda istemedikleri halde onların hayatlarının merkezine yerleşmesidir. Bu durum, hem arkadaşlarını hem de Felix’i sarsmakta, sonraki zamanlarda Felix’i gündelik hayatında kötü etkilemektedir. Sanki çevresine taşıdığı bütün iç bunaltıları, sonrasında bir araya gelip, daha şiddetli bir biçimde Felix’i sıkıştırmakta, onu tehlikeli sınırlara doğru  itmektedir.  Onun bu durumu Rilke’nin“Tehlikeli ve kötü hüzünler varsa, seslerini duymamak için insanlar arasına taşınanlardır bunlar: Üstünkörü ve sersemce bir sağaltımdan geçirilen hastalıklar gibi işte biraz geriler, ne var ki kısa bir aradan sonra daha bir korkunç açığa vururlar kendilerini; içinizde toplanıp bir araya gelirler, yaşam denilen nesneyi (…) oluştururlar ve bu yaşam insanı ölüme sürükleyebilir.” uyarısını akla getirmektedir. (Rilke, 2001, 47)

Oscar Madison, hayatının hatasını yapmış ve Felix’e kendisiyle evini paylaşmasını teklif etmiştir.  Artık Felix için yeni bir hayat başlamıştır.  Annesinden getirdiği alışkanlıkları devam ettirebilecek, gönlünce yemek pişirip, evde bir düzen kurabilecek, yemekleri tam zamanında hazırlayıp, yemek saati ihlal edildiğinde küsebilecek, bulaşık yıkayıp, temizlik yapabilecek, herhangi bir problem söz konusu olduğunda dırdır edebilecek, aklına geleni söyleyip, ev işlerindeki maharetini göstermek için Luau bile pişirebilecektir.  Bu noktadan itibaren bu iki zıt karakterli dostun nasıl göz göre göre karı-koca kimliklerine büründükleri izlenir.  Christopher Bigsby bu biraradalığa “yalancı evlilik” (Bigsby, 1992, 158) demeyi tercih eder. Simon, oyunun bu kısmında gene kendi malzemesine geri döner ve çok iyi gözlemlediği evlilik hayatını, kadın rolünü Felix’de, erkek rolünü ise Oscar’da kişileştirerek komik bir biçimde yansıtır.  İki erkeğin evli bir çift gibi hareket etmesi durumundan kaynaklanan güçlü mizah, evlilikle ilgili problemlerin bir kopyasını verir. (Ed:Hawkins-Dady, 1992, 561)

Hazlitt, gülünebilir olanın özünü aykırı olanda bulurken,(Akt: Sokullu, 1997, 55) Shopenhauer ise mizahın oluşumunu iki ya da daha fazla gerçek nesnenin bir kavram altında düşünülmesine ve buna bağlı olarak, nesnelerin diğer yönleri açısından birbirlerinden ne kadar çok farklı olduklarının  dikkat çekecek şekilde ortaya çıkmasına bağlar.(Paulos, 1996, 9)  Philip Sidney de, gülmenin genel olarak doğayla uyum içinde olmayan şeylerden doğduğunu ileri sürer. (Akt: Sokullu, 1997, 12)  Felix Ungar ve Oscar Madison’un birbirlerinin tamamıyla zıt karakterde olması ve yaşam alanı olarak oldukça özel, kendine has kuralları olan bir mekan olan ev ortamının seçilmesi komediyi fazlasıyla beslemektedir.  Çünkü aykırılık fikri mizahın temelini oluşturur.  Bu iki aykırı ve bencil karakterin bir araya gelmesi ve buna bir de birbirlerini rahatsız etmelerinin eklenmesiyle komik durumlar artarak ilerlerken beraberinde kahkahayı getirecektir.  Bu bölümlerin komik unsuru ortaya çıkarmakta yakaladığı başarıda  Simon’un evlilik hayatını ve bu kurum içinde devinen her iki cinsin davranış biçimlerini çok iyi gözlemlemiş olmasının, iki cins arasında doğabilecek anlaşmazlıkları en ince ayrıntısına kadar hesap edebilmesinin ve kadın duyarlılığıyla yazabilme yetisinin etkisi çoktur.  Simon, kadına özgü düşünme ve hissetme tarzına çok yakındır ve olumlu anlamda kadınca duyarlılığa sahip bir yazardır.  Belli an ve durumlarda bir kadının verebileceği tepkileri o kadar iyi tasarlar, o kadar iyi verir ki bu replikleri bir erkeğin yazmış olması insanı şaşırtır.

İki hafta sonra Oscar’ın evi.  Gene bir poker seansı. Geçen perdedeki sahne hiç değişmeden durmaktadır.  Oda tertemizdir.  Boş şişeler, kirli çamaşırlar, tabaklar yok olmuş, yerler cilalanmış, her şey pırıl pırıldır.  Felix her şeye çekidüzen vermiştir.  Lezzetli yiyecekler, soğuk bira, iyi servis ama bir şartla.  Herkes hareketlerine dikkat edecektir.  Felix herkesi disipline etmiştir. Etrafa  oda spreyi sıkan Felix, oyun kağıtlarını da yıkamıştır. Bu olağanüstü ihtimam ve disiplin, hijyen, belli bir rahatlığa ve savrukluğa alışmış olan ekibi germeye başlamıştır fakat bir yandan da işlerine gelmektedir.  Sürekli Felix’ten servis istemektedirler. Felix, oyun oynayanlara dört başı mahmur bir ev hanımı gibi hizmet etmekte ve bütün ortamı kadınsı tavırlarla yönetmektedir.  Vinnie, Muray ve Roy bu yaklaşımın keyfini çıkarmakta bir mahsur görmezken, Speed sonunda isyan eder ve poker dağılır.  Herkes çıkar.  Felix ile Oscar ise sıkı bir tartışmaya girerler.  Oscar artık isyan etmiştir.  Felix’in bütün hareketlerini yüzüne vurur.  Onun temizliğinden, çenesinden, aşçılığından, düzen ve intizamından, her şeyinden bıkmıştır.  Çıldırmak üzeredir.  Biraz rahatlamak, farklı şeyler yapmak isteyen Oscar, üst kattaki kız kardeşlerle yemek yemeği teklif eder.  Önce reddeden Felix, sonra olumlu karşılar bu teklifi.  Oscar, Felix’e uzun uzun hatırlatmalarda bulunur. kızlara karısından bahsetmemesini, ağlayıp, iç çekmemesini, kısaca geceyi mahvetmemesini tembihler.

Sahne aydınlandığında yemek masası lokanta vitrini gibidir.  Odanın her tarafı çiçeklerle donatılmıştır.  Dışarıdan gelen Oscar ortamı görünce neşelenir.  Nasıl bir müzik koyacaklarını Felix’e danıştığında, Felix cevap vermez, suratını asıp yere bakar ve sonrasında da Oscar’a patlar.  Oscar saat yedide geleceğini söylemiş ama sekizde gelmiştir.  Sıkı bir kavga ederler.

Simon tarafından yaşamın içinden ve karı koca ilişkilerinden kadına ait tipik davranışlar ve tepkiler ustaca seçilmiş ve Felix’in doğasına iliştirilmiş olduğundan, Felix oyun boyunca tipik bir ev kadını gibi davranır. Erkek tavrı pasivize olmuştur.  Karısı Franses’den ayrıldığı için içi kan ağlayan Felix, ona olan duygularını gözyaşlarıyla anlatırken, diğer yandan yemeğe bir saat geç gelen Oscar ile kavgasının dozunu daha da arttırır.  Bu durum doğaldır ki tembel, pasaklı, savruk ve düzensiz Oscar’ı delirtecektir. Oscar evliliğini böylesi bir düzen içinde barınamadığından bitirmiştir.  Yıllar sonra evlilik kurumunun kendine özgü kurallarıyla tertip edilmek Oscar’a göre değildir.  Oscar’ın elinden bu beladan nasıl kurtulacağını kara kara düşünmekten başka bir şey gelmez. Bu arada kapı çalınır. İngiliz kız kardeşler gelir.  Oscar içkileri hazırlarken,  Felix kızlarla kalır.  Felix, kendine tembih edilenleri es geçer ve kızlara evliliğini anlatmaya başlar.  Karısının ve çocuklarının fotoğraflarını gösterir.  Etrafta gözyaşı sel olup akmaktadır.  Oscar, elinde içkilerle gülümseyerek odaya girdiğinde acı gerçekle karşılaşır. Kızlardan özür dilerken, Felix mutfağa koşar.  Yemeği yanmıştır.  Durum böyle olunca kızlar onları kendi evlerine davet ederler.  Oscar hemen hazırlığa koyulur.  Ama Felix, bir kez daha klasik erkek tavrını dışlar, karısına beslediği duygulara gölge düşürmemek için yukarı çıkmayı reddeder.

Bu sahneye Felix Ungar özelinde bakıldığında, onun karakter özellikleri ve yönelişi anlamında ve genel geçer bilgiler ışığında kadına atfedilen özel durumlardan birini daha kendinde taşıdığı fark edilir.  Melankoli.  Melankoli, “zaman zaman acı verici, depresif; zaman zaman da yumuşak-tembel veya nostaljik” olabilen bir ruh durumunu tarif etmek için kullanılır.”(Binkert, 1995, 16) “Bir zamanlar olan, ama artık olmayanı anımsatır melankoli.  Artık olmayanı fantezide canlandırır, öne çıkarır ve yakınlaştırır.  Bir zamanlar olanı sürekli olarak şimdiye taşır ve böylelikle yaşanan an, bir yaşam hikayesi içinde daha genişletilmiş olarak şekillendirilir.  Melankoli, yitirilmiş olanı şimdinin algılaması içine katarak yaraları iyileştirirken, yitirilmiş olanı korur. (Binkert, 1995, 12) Felix’in Franses’e karşı duyduklarını ve geçmişini hayatının merkezine taşıması, İngiliz kızkardeşlere evliliğini ve Franses’e olan duygularını anlatıp ağlaması onun melankolik tavrı kendinde taşımasının bir yansımasıdır. Melankolinin Felix’e yaşam ve dünyayla başa çıkmak için bireysel bir imkan sunduğu söylenebilir.  Hatta Felix Ungar’ın durumunda, bir yaşamda kalma stratejisi olduğunu söylemek abartı olmayacaktır.  “Melankolik kişi, olmayan bir şeyi kederle zihninde canlandırdığında anımsadığının ya da hayal ettiğinin gerçek olmadığını da kabul etmiş olur.  (…) Olmayanın fantezide tamamlanmasıyla içteki iyileşir; çünkü bir an için bütünlenmiştir.” (Binkert, 1995, 146) Tabii bu durumun getirdiği handikaplar yok değildir çünkü “melankolik erkekler, erkeksi kabul edilmezler.” (Binkert, 1995, 18)

Ertesi gün Oscar geldiğinde Felix elinde elektrik süpürgesi ile yatak odasından çıkar.  Oscar odasına gider.  Felix temizlik yaparken elektrik süpürgesi aniden durur.  Oscar fişi çekmiştir.  Gelir, içtiği sigaranın küllerini halıya atar, ayakkabılarıyla kanepenin üstüne çıkar, yastıklara basar.  Felix mutfaktan yemek alır.  Oscar yemek yiyen Felix’in masasına böcek spreyi sıkar çünkü artık Felix’i görmek istemiyordur. Felix, Oscar’a beddua eder ve ayrılır evden.

Bir sonraki Poker partisinde oyun başlar ama ekip keyifsizdir. Oyunu dağıtırlar. Az sonra Felix ve Gwendolyn gelir.  Felix ikizlere gitmiştir.  Derdini anlatınca kızlar kendileriyle kalmasını ısrarla istemişler, Felix de onları kıramamıştır.  Bu arada telefon çalar. Oscar’ın karısı teşekkür için arıyordur.  Oscar, nafaka çeklerini ödemiş, sorumlu bir erkek tavrı göstermiştir. Başından geçen olaylardan sonra gereken tecrübeyi edinmiş, değişmiş ve dönüşmüştür. Felix gidip elbiselerini alır, döndüğünde Oscar ile birbirlerine dostça sarılırlar. Felix giderken Oscar haftaya gelip gelmeyeceğini sorar.  Felix kesinlikle gelecektir. Zira evlilikler gelip geçer, arkadaşlıklar devam eder. Oyunda son sözü Oscar söyler:

 “Oscar-Hadi poker oynayalım ve lütfen sigaralarınıza dikkat. Burası domuz ahırı değil, benim evim.”( Simon, 1986, 301)

Neil Simon’un Tuhaf İkili oyununda bir kez daha görürüz ki, toplum kendi konumlandırdığı statuslar aracılığıyla, eril söylemin öznesi olan erkeği de keskin sınırlar içerisine hapsetmekte, bu etki bireylerarası iletişimi zedelemektedir.  Felix’in karşı cinsin rol davranışlarını sergilemesi, erkek egemen yapıda bilinçaltı bir rahatsızlığa neden olmuş gibidir. Özellikle Felix’in dışlanması olgusu, özünde “normal ve duyarlı olan” karşısında erkek egemen toplumun telaşını, katılığını açıkça ortaya sermektedir. Alışılmış olandan farklı edimler, insanın değişik bir status içinde bulunması tepkiyle karşılanmakta, bireyler arası iletişim dizgesini sarsmaktadır.

REFERANSLAR

  • Adler, Alfred, (1995), İnsan Tabiatını Tanıma, Çev: Ayda Yörükan,  İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul
  • Bigsby, Christopher,(1992), Modern American Drama 1945-1990, Cambridge University Press, Cambridge
  • Binkert, Dörthe, (1995), Melankoli Kadındır, Çev:İlknur İgan, Ayrıntı Yayınları, İstanbul
  • Ed: Hawkins-Dady, Mark, (1992), İnternational Dictionary of Theatre & Plays, St.James Press, Chicago and London
  • Hançerlioğlu, Orhan, (1986), Toplumbilim Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul
  • Paulos, John Allen, (1996), Matematik ve Mizah, Çev: Aliye Kovanlıkaya, Sarmal Yayınları, İatanbul
  • Rilke, Reiner Maria , (2001), Genç Bir Şaire Mektuplar, Çev: Kamuran Şipal, Cem Yayınevi, İstanbul
  • Simon, Neil, (1986) The Collected Plays of Neil Simon, Random Hause, Toronto
  • Sokullu, Sevinç, (1997), Türk Tiyatrosunda Komedyanın Evrimi, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara
  • Uslu Didem, (2001), Amerikan Tiyatrosunda Düşler, Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları, İzmir

 

 

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu
Kapalı